Deniz Kuvvetleri Komutanlığı eski Kurmay Başkanı emekli Tümamiral Cihat Yaycı, MİT’in ve TSK’nın terör örgütüne yönelik hava harekatıyla meşru müdafaa hakkını kullanmakta haklı olduğunu vurguladı. Yaycı, “Dünyanın hiçbir yerinde terör örgütlerine veya teröristlere herhangi bir şekilde destek verilmesine müsamaha gösterilmez. Terör örgütlerine finans sağlayan kişi, kişiler, kurumlar veya kaynaklar başıboş bırakılamaz” dedi.
Terör bataklığının kurutulması için kaynağın yok edilmesinin gerektiğini vurgulayan Yaycı, şöyle devam etti: “ABD’nin bankacılık sistemlerini ve para akışlarını dahi kontrol ettiğini ve destek sağlayanları uluslararası suçlu ilan edip dünyanın her yerinde yakalayıp kendi hapishanelerine götürdüğünü görüyoruz. Ama biz bu son operasyonda PKK/YPG’ nin kontrol edip gelir sağladığı petrol kuyuları, karargahlar veya merkezlerin yanında Amerikan askerlerinin bulunduğunu iyice gördük ve anladık. SİHA’mızı (silahlı insansız hava aracı) vurduklarını iddia ettikleri açıklama bunun bir itirafı niteliğindedir. ABD yaptığı açıklamada, Suriye’deki birliklerine 500 metre yaklaşan Türk SİHA’sını F-16 ile düşürdüğünü söylüyor. Yani ‘Biz teröristlerin yanındayız’ diyor. Bu çok acı, çok üzücü ve çok düşündürücü bir durum. ABD, bu açıklamayla suçunu kabul etmiş oluyor. Bu bir yandan da anlık bir olay değildir. ABD’nin terör örgütünü koruma konusundaki kararlılığını ve direncini ortaya koyuyor.”
ABD SURİYE’DE OLMAMALI
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, terör örgütünün yanında üçüncü tarafların bulunmaması konusunda uyardığını buna rağmen ABD’nin terör örgütünün yanında, içinde ve göbeğinde olduğunu itiraf ettiğini kaydeden Yaycı, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“SİHA’nın vurulması, terör örgütünün karargâhına veya kaynağına giden SİHA’ya 500 metreye bile tahammül edemediklerini gösteriyor. ABD’nin Suriye’de bulunması uluslararası hukuka aykırıdır. Meşru hiçbir zemini ya da gerekçesi yoktur. ABD, Suriye ile komşu olmadığı gibi, ABD’ye Suriye’den yapılmış bir saldırı ya da tehdit de yoktur. Suriye Hükümeti, ABD’yi ülkesine davet de etmemiştir. ABD, Suriye’de niçin bulunduğunu açıklayamaz. Bu, sorgulanması gereken bir konudur. ABD, müttefik olduğunu söylediği Türkiye’ye maalesef bir dost ve müttefik gibi davranmıyor, terör örgütü PKK/YPG’yi farklı isimler altında desteklemekte, korumak, kollamak, teşvik etmek ve beslemektedir. Bu, yakışıksız ve gayrimeşru bir harekettir.”
ABD VE RUSYA NASIL ANLAŞTI?
ABD ve Rusya’nın, Türkiye’nin kara harekâtına karşı çıktıklarını hatırlatan Yaycı, bunun nedenlerini de şöyle açıkladı: “Türkiye’ye Suriye hava sahasını açmayan Rusya, kara harekâtlarına da ABD ile birlikte karşı çıkıyor, Bu iki ülke, Türkiye’yi bölgeden uzak tutmak ve PKK/YPG’yi desteklemek istiyor. İki ülke, Türkiye’nin haklı mücadelesine karşı ortak bir cephe oluşturuyorlar.”
1,5 yıl önce Suriye’ye gittiğinde Fırat’ın batısından gelen PKK araçlarının üzerine Rus bayrağı, Münbiç’te ABD bayrağı takıldığını gördüğünü belirten Yaycı, “Bazı insanlar Rusya ile müttefik olmalıyız veya Amerika ile müttefik olmalıyız gibi görüşler ileri sürse de, bizim pergelimizin merkezi Ankara olmalıdır. Bizim merkezimiz ne Amerika ne de Rusya’dır. Bizim merkezimiz Ankara’dır ve Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda hareket etmeliyiz. Hiçbir ülkenin müstemlekesi olmamalıyız” dedi. ABD’nin YPG/PYD ile PKK arasında ilişki olmadığı yönündeki iddiasının gerçek dışı olduğunu anlatan Yaycı, Türkiye’nin vurduğu hedeflerin PKK hedefleri olduğunu ABD’nin itiraf ettiğini belirtti.
Emekli amiral Yaycı, SÖZCÜ Medya Grubu Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’ün sorularını yanıtladı.
Türkiye artık Suriye’nin içlerinde
2022’den bu yana savaş uçaklarımızın bölgede ilk kez kullanıldığını vurgulayan Yaycı, “Biz artık Suriye’nin derinliklerine kadar girdik ve savaş uçaklarımız da bu bölgeye girdi. Bu, Türkiye’nin artık kesin bir tavır aldığının ve bir şeyleri değiştirdiğinin bir göstergesidir. Elimizde, meşru bir şekilde hareket etme hakkımız olduğunu gösteren somut kanıtlar var” dedi.
Suriye’ye girmek için nedenimiz çok
“Şimdi çok önemli bir noktaya değineceğim” diyen emekli Tümamiral Cihat Yaycı, şunları söyledi: “Türkiye’nin Suriye’nin içlerine girme hakkını, iki teröristin İçişleri Bakanlığı’na yönelik bombalı saldırısından daha güçlü bir şekilde destekleyen bir husus daha var. Süleyman Şah Türbesi’nin orijinal yerinin bulunduğu Karakozak Köyü’nden bahsediyorum. 2015 yılında Süleyman Şah’ın naaşı adeta kaçırılarak Türkiye’ye getirilmişti. O günlerde böyle bir kararı destekleyen veya savunan kişilerin ve bu operasyonu tavsiye edip yönetenlerin tarihe havale edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda görüş bildiren ve ‘Türbe neredeyse Türk Toprağı orasıdır’ deyip naaşı Türkiye sınırına taşıttıranı da Türk milletinin vicdanına havale ediyorum.
Ancak terk edilen bu yerin vatan toprağı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Lozan Antlaşması ve Ankara Antlaşması’na dayanarak bu toprağa sahip olan Türkiye, bu toprağı maalesef 2015’te terk etmişti. Ancak burası Türk toprağıdır ve Suriye’nin içlerinde yaklaşık 40 km’lik bir derinliktedir.”
Süleyman Şah’ın toprağında PKK paçavrası asılı
Süleyman Şah Türbesi’nin toprağının bir an önce geri alınması gerektiğini vurgulayan Yaycı, Dışişleri ve Milli Savunma bakanlıklarına çağrı yaptı. Yaycı, şu mesajları verdi: “Türk Milleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca ‘Bir karış vatan toprağını vermemekle’ övünmüş olmamıza rağmen, 2015 yılında Karakozak’taki Türk toprağını bırakıp Süleyman Şah’ın naaşını Türk sınırına adeta kaçırmamız beni bir asker olarak derinden üzmüş ve yaralamıştır. Her gün bu acı olayı yaşıyor ve sindiremiyorum. Çünkü bu toprakta şu anda PKK bayrağı dalgalanıyor ve bu kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu toprağın kendi toprağı olduğunu ve geri alacağını açıklamalıdır. Karakozak’taki Türk toprağının geri almasını ve oradaki PKK paçavrasının indirilmesini canı gönülden arzu ediyorum.”
Karakozak Köyü’ndeki Türk toprağının geri alınmasının meşru bir hak olduğuna değinen ve bu hakkın kara harekâtı için kullanılması gerektiğini kaydeden Yaycı, “Bu konu, Dışişleri Bakanlığımız ve Milli Savunma Bakanlığımız tarafından mutlaka ele alınmalıdır. Hiçbir devletin, işgal edilmiş toprağını geri alması engellenemez. Kara harekâtı için bundan daha meşru bir gerekçe olamaz” dedi.